MENÜOp. Dr. Atıl AKTAŞ+90534 722 31 22İletişim
Op. Dr. Atıl AKTAŞOp. Dr. Atıl AKTAŞJinekolog
Kadın Doğum Uzmanı

Gebe Kalmadan Önce

Gebe kalmayı planlıyorsanız hazırlıklara en az 2-3 ay önce başlamanız gerekmektedir. Öncesinde muhakkak bir kadın doğum uzmanına görünüp, bazı testleri yaptırmanız gerekmektedir. Örneğin; kansızlığınız varsa tespit ve tedavi edilir, eksik aşılarınız tamamlanır ve en az 2 ay öncesinden folik asit başlanır. Diş kontrollerinizi yaptırmanız ve düzenli kullandığınız ilaçlar varsa bunları programlamamız gerekir. Adet gecikmeniz olursa gebelik testi yapmadan ve doktorunuza danışmadan herhangi bir ilaç kullanmamanız gerekmektedir. Eşinizin de alkol ve sigara kullanımını bırakması veya çok aza indirmesi önerilir.

GEBE TAKİBİ

Adetiniz geciktiği zaman vakit geçirmeden kadın-doğum uzmanına başvurmanızda fayda vardır çünkü bütün gebelikler sağlıklı olmayabilir. Örneğin dış gebelik tanısında geç kalınması hayati risk yaratabilir. Gene düşük tehlikesi doktor tarafından tespit edilip riskler azaltılabilir.

Bize ilk başvurduğunuzda sizin ve eşinizin detaylı bir öykünüzü aldıktan sonra kilonuz ve tansiyonunuz ölçülür. Daha sonra gebeliğinizin rahim içinde ve sağlıklı olup olmadığına bakılır. Erken dönemde gebelik kesesi veya bebek kalp atışları bazen karından bakılan USG’de görülemeyebileceğinden,Vajinal USG ile bakmak gerekebilir. Bu USG’nin bebeğinize ve size en ufak bir zararı ve riski yoktur. İlk kontrolünüzde sizlere detaylı bilgiler verilir ve vitamininiz reçete edilir. Zaten planlı bir hamilelik ise önceden folik asit kullanıyorsunuzdur. Bu da bebeğinizin sağlıklı olma şansını artırır. Gerekli temel testleriniz istenir.

2. kontrolünüzde bebeğin kalp atışı tespit edilmeye çalışılır. Sizin durumunuza göre takip aralığınız belirlenir.

11-13 hafta arasında USG ile bebeğinizin ense kalınlığı, burun kemiğine bakılır ve 2’li test istenir. Bu test bebeğinin genetik bir anormalliği olup olmadığını araştırmak isteyen ve varsa bebeğini aldırmak isteyen veya bu testi yaptırmak isteyen çiftlerce yaptırılır. Yani bizler hastayı bu konularda bilgilendiririz kararı anne- baba verir.

16-18. haftalarda isteyen çiftler 3’lü test yaptırabilir. Bu tarama testlerinde genetik anormallik riski yüksek çıkan gebelerde talep ederlerse amniosentez yapılabilir. Amniosentez anormalliği tespit eder fakat 1/200 gibi düşüğe yol açma riskide vardır. Bu riskler hakkında gebeye detaylı bilgi verilir ve nasıl bir yol izleneceğine karar verilir. Son yıllarda anne kanından bebeğin kromozom yapısı tespit edilebilmektedir. Bu test basit bir kan testi olduğu için amniosentez gibi düşük riski taşımamaktadır ve oldukça başarılıdır. Şu an için tek dezavantajı pahalı olmasıdır. Bu haftalarda gebeye ayrıntılı USG ile bakılarak bebekte olabilecek anormallikler tespit edilmeye çalışılır.

20-24 hafta arası tekrar USG ile bebek değerlendirilir. Gebeliğin başından itibaren ve özellikle 20. Haftadan sonra her kontrolde gebenin kilosu ve tansiyonu muhakkak ölçülmelidir.

24-28 hafta arası 50 gr veya 75 gr şeker yükleme testi yapılmalıdır. Riskli gebelerde bu test gebeliğin başında yapılır ve tekrarlanabilir. Bu testlerin gebeye ve bebeğe hiçbir zararı olmadığı gibi gebelik için çok önemli bir risk olan gebelik şekerini tespit etmesi bakımından oldukça önemlidir.

28. haftada kan uyuşmazlığı olan ve gerekli görülen gebelerde kan uyuşmazlığı iğnesi yapılabilir. 28. Haftan sonra kontroller artık aylık değil 2 haftada bir yapılır.

36. haftadan 40. Haftaya kadar kontroller haftalık yapılır. 40. Haftada doğum gerçekleşmezse ve her şey normalse (suyu, NST’si) gebeyi 3 günlük aralarla takip ederek doğum beklenebilir.

Doğuma yakın bebeğin kilosu ve sizin pelvis yapınız değerlendirilir ve normal doğuma engel biri durum yoksa öncelik vajinal (normal) doğuma verilir. Bu anlattığım durumlar hastanın özelliğine göre değişiklik gösterebilir. Her gebe özeldir ve ayrı özellikler taşıyabilir. Bu ana kadar anlattıklarım risk faktörü taşımayan normal gebeler için geçerlidir. Riskli gebelik dediğimiz gebeliklerde takipler daha farklıdır.

Sonuç olarak her gebe bizim için çok değerlidir. Sizi değerlendirdikten sonra size uygun bir takip planı oluşturup, bilimin ışığında ve sizlerin istekleri doğrultusunda gebe takibini ve doğumu en sağlıklı şekilde gerçekleştirmeye çalışmaktayız.

Ağrısız Doğum Yapmak İstiyorum

Artık bebek bekleyen anne adayları için korkmak, çekinmek ve 'Ben nasıl doğum yapacağım diye!' kara kara düşünmek sona erdi. Günümüzde bel bölgesine yapılan ince bir iğneyle, anne adayı doğuma aktif olarak katılabilir. Böylece doğum daha rahat ve kolayca gerçekleşir. Anne sancı çekmediği, bitkinliği, yorgunluğu olmadığı için doğumdan hemen sonra bebeğini kucağına alabilir, sevebilir ve besleyebilir. Bu yöntemle doğum sonrası ağrılar da tamamen ortadan kalkar. Sezeryan gerektiği durumlarda ise ilave hiçbir müdahaleye ve genel anesteziye gerek kalmadan aynı yolla biraz daha ilaç vererek rahat bir operasyon yapılabilir.

Neden Doğum Ağrısı oluşur?

Rahim ve rahim ağzının kasılmaları, pelvis ve perine dokularının gerilmesi doğumda oluşan ağrının kaynaklarıdır. Özellikle ilk doğumlarda ve menstruasyonu ağrılı geçen anne adaylarında bu doğum ağrısı daha da şiddetli olabilmektedir. Doğum eylemindeki bu ağrı; annenin moralini bozmakta, yorgunluk ve gerilimin de etkisiyle doğum süresini de etkilemektedir. Bu nedenle ağrısız doğum son dönemlerde tercih edilmektedir.

Ağrının şiddeti; bebeğin iriliği, bebeğin pozisyonu, pelvis genişliği, kasılmaların gücü, geçmiş deneyimlere ve hatta ön yargılı şartlanmalara bağlı olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden hastanın ne kadar ağrı duyacağını doğumu yaşamadan önce tahmin etmek güçtür. Bazen dayanılabilecek, kontrol altına alınabilecek düzeyde ağrı duyulurken, bazen de çeşitli olup, ağrı kesme yöntemlerine ihtiyaç duyulur. Nefes alma, rahatlama teknikleri, ılık duş, masaj, destekleyici hemşire bakımı, pozisyon değişiklikleri (ayakta durmak, oturmak, yürümek, sallanmak), doğum topu kullanmak gibi doğum ağrısına yardımcı olan pek çok tıbbi olmayan yöntemler bulunmaktadır. Ancak bazı kadınlar için bu yöntemler yeterli olmayabilir

Epidural Anestezi nedir?

Epidural anestezi bu konuda deneyimli bir anestezi uzmanı tarafından omuriliği çevreleyen ve "dura" adı verilen zarın etrafına lokal anestezik madde verilerek ağrı uyarılarının beyine ulaşmasının engellenmesi sonucunda ağrı hissinin ortadan kaldırılmasıdır. Epidural anestezi, bölgesel anestezinin bir çeşididir ve hem normal doğum hem de sezaryenle doğumda başarıyla uygulanabilir.

GEBELİKTE NASIL BESLENMELİYİM?

Gebelikte beslenmedeki temel amaç anne rahmindeki bebeğin normal büyüme ve gelişmesi ve annenin vitamin mineral ve demir depolarının yeterince dolu olması, ancak aşırı ve gereksiz kilo alımından da kaçınılmasıdır. Bu da ancak annenin dengeli beslemesiyle mümkündür.

Rahat bir gebelik ve doğum geçirmek için ortalama gebelikte 7-14 kilo alınması gereklidir. Hastanın alması önerilen kilo hastanın vücut kitle indeksine göre hesaplanır.

İlk 3 ayda folik asitten zengin gıdalara ağırlık verilmelidir. Bu gıdalar,koyu yeşil yapraklı sebzeler, baklagil ve tahıl ürünleri, yer fıstığı, karaciğerde yoğun olarak bulunur.

Basit şekerli gıdalardan uzak durulmalı (tatlı, pasta, börek, beyaz ekmek, makarna, pilav..) onun yerine posalı gıdalar, kepekli ekmek, kuru baklagiller, sebze ve meyve tercih edilmelidir.

Haftada en az 2 gün balık ve günlük olarak 2 adet ceviz yenmesi Omega 3 desteği sağlar.

Günlük ceviz, incir, kavrulmamış badem, kuru kaysı, çekirdekli siyah üzüm yenmesi şeker dengesini sağlamaya yardımcı olur, demir depolarını güçlendirir.

Bazı bitki çaylarından uzak durulmalıdır, erken doğumu tetikleyebildiği kanıtlanmıştır. (adaçayı, melisa,karışım bitki çayları, papatya, fesleğen, biberiye…)

Gebelikte alınan kafein düzeyi 300 mg/günü geçmemelidir. Aşırı kahve ve demli çay tüketilmemelidir(günlük olarak 2-3 bardak açık çay, 1 bardak kahve içilebilir) Zencefil, ıhlamur, kuşburnu, nane-limon çayları makul miktarlarda (günde 1-2 bardak) alındığında güvenlidir.

Sigara ve alkol kesinlikle tüketilmemelidir. Sigara bebeğin zeka gelişimini, kilo alımını olumsuz etkiler, doğum sonrası astım, kronik enfeksiyona yakalanma olasılığını arttırır.

Alkol çok az miktarda bile olsa bebeğe zarar verebilir.

Günde ortalama 2,5-3 litre su tüketilmelidir, özellikle son 3 ayda bebeğin amnion sıvısı üzerine annenin sıvı alımı etkilidir.

Günlük 4 köfte büyüklüğünde protein alınmalıdır (et-balık-yumurta ve tavuk (organik ürünler tercih edilmeli)

Katkı maddeli ve tatlandırıcılı ürünler yerine doğal, taze günlük ürünler tercih edilmeli.

Günlük 1300 mg kalsiyum alınmalıdır, yoğurt, süt, kefir (kendiniz mayalarsanız kabızlığa da oldukça etkili ve kalsiyumu en yüksek olan budur, bebeğiniz boyunun uzamasında da oldukça etkilidir) soya sütü, ıspanak, baklagiller, incir ve kayısı, fındık etkili kalsiyum kaynaklarıdır.

Demir günlük olarak vitamin takviyesi şeklinde 4 aydan sonra alınmalıdır. Ayrıca demir, kırmızı et, karaciğer, turuncu-sarı meyveler, pekmez, baklagillerde yoğun olarak vardır.

Son olarak psikolojik olarak ya da etraf baskısıyla her şeyden fazlasıyla yemek değil, dengeli ve sadece yararlı besinleri tüketmek doğumu kolaylaştırır ve aynı zamanda doğum sonrası moral bozucu kilolardan da sizi korur. Alacağınız aşırı kiloların bebeğe faydası olmadığı gibi zararı olabilir. Sizinde doğum sonrası ideal kilonuza dönmenizi zorlaştıracak ve sizde de istenmeyen deformasyonlar yapabilecektir.

GEBELİKTE BULANTIYI NASIL GEÇİREBİLİRİM?

Gebelikte bulantı oldukça sık karşılaşılan ve gebeliğin ilk 3 ayını konforlu geçirmeye engel olabilen bir durumdur. Bulantı kusmanın şiddeti gebelerde değişkenlik gösterse de bu zor durum 3 aydan sonra hormonların düzene girmesiyle beraber kaybolur ya da şiddetini kaybeder.

Aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi gerekir:
1. Az ve sık (6-8 öğün) şeklinde beslenme sayesinde mide boş kalmaz ve açlığın başlattığı bulantı hissi azalır
2. Özellikle sabah bulantılarını bastırmak için başucunuzda kraker, tahıl gevreği gibi kuru gıdalar bulundurun
3. Sulu gıdalar bulantıyı arttırır. Çorba gibi gıdalardansa kuru gıdaları tercih edin
4. Yağsız beyaz peynirli tost, çubuk kraker, haşlanmış sebze yemekleri ve makarna, patates, pirinç, sebze ve meyve, karışık kuruyemişleri tercih edin
5. Yağlı, baharatlı yemeklerden ve kızartmalardan, yumurta balık gibi yiyeceklerden bir süre uzak kalmak sizi rahatlatır.
6. Portakal ve meyve sularını açken tüketmeyin
7. Yemekleri haşlama ve buğulama tercih edin
8. Zencefil bulantıyı azaltabilir, gün içinde 1-2 bardak tüketilmesinde sakınca yoktur
9. Tüm bunlara rağmen dirençli kusmalarda doktorunuza başvurmalısınız ve yapılacak tetkiklerle alta yatan başka bir sebep olup olmadığı araştırılmalı. Zorunlu hallerde doktorunuz tarafında bulantı giderici ilaç ya da serum desteği verilebilmektedir.
10. Aşağıdaki besinler tercih edilmelidir.

o Kızarmış beyaz ekmek, tuzlu kraker ve bisküvi
o Kuru tahıl gevreği
o Yağsız beyaz peynir ve domatesli tost
o Az yağlı pilav ve makarna
o Haşlanmış ya da fırınlanmış patates
o Yağsız yoğurt, peynir ve zeytin
o Haşlanmış ya da ızgara et veya tavuk
o Az asitli meyveler (muz, kabuğu soyulmuş elma..)

GEBELİKTE EGZERSİZ

Gebeler alışkın oldukları egzerzisleri gebelikte de sürdürebilirler. Burada önemli olan alışık olmadıkları tempoya girmemeleri ve kendilerini zorlamamalarıdır. Gebeliğin son dönemlerinde egzerzisleri azaltmakta önemlidir.

Zorlayıcı ve ağır egzersizler yerine yürüyüş, yüzme, gebelik yogası gibi kısa ve hafif egzersizler tercih edilmeli, egzersiz öncesi ve sonrasında bol sıvı tüketilmelidir. Erken doğum eylemi,su gelmesi,düşük tehlikesi varsa DOKTORUNUZ UYGUN GÖRENE KADAR egzersizlere ara verilmelidir. Yararları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

1. Gebelikte vücut direncini arttırır yorgunluğu azaltır
2. Gebelikteki bel ve sırt ağrılarını azaltır
3. Doğumu kolaylaştırır
4. Varis oluşumunu azaltır
5. Ödemi azaltır
6. Kabızlığı ve gebelik şekerini azaltır
7. Kasları doğum için güçlendirir
8. Doğum sonrasında forma girmeyi hızlandırır

GEBELİKTE SEYAHAT

Düşük veya Erken Doğum ihtimali olmayanlar haricinde anne adayları seyahat edebilir.

Seyahat süresince oluşabilecek en önemli sıkıntı ayaklarda ve bacaklarda ödem oluşmasıdır. Bu nedenle uzun süreli oturmaktan kaçınılmalı, 1,5 - 2 saatte bir kısa süreli yürüyüşler yapmalısınız.

Kendi aracınız ile seyahat ediyorsanız iki saatte bir mola vererek, otobüsle seyahat ediyorsanız otobüs mola verdikçe inip kıs süreli yürüyüş yapabilirsiniz. Durma ihtimaliniz yoksa varis çorabı giyebilirsiniz. Bu arada az az ve sık sık yemek yiyip, sıvı tüketmeye ve tuvalet ihtiyaçlarınızı gidermeyi ihmal etmemeye özen göstermelisiniz.

Arabayı kendiniz kullanıyorsanız ki bunu ileriki haftalarda yapmamalısınız, emniyet kemerini takmalı, bunu da karın bölgenizin altından geçirmelisiniz. Uçak yolculuğu yapacaksanız girişte uçağa alınamama gibi bir durumla karşılaşmamak için hekiminizden sağlık raporunuzu almanız, 36. haftadan sonra da uçağı tercih etmememiz daha uygun olacaktır.

LOHUSALIK NEDİR,NELER YAŞANIR?

Doğumdan sonraki ilk altı ila sekiz hafta arası lohusalık olarak adlandırılır. Bu dönem oldukça önemli olup gerekli kontroller yapılıp, yeni annelere gerekli tıbbi, psikolojik destek verilmeli ve loğusa eğitimi sağlanmalıdır.

NORMAL DOĞUM VE SEZARYEN DOĞUMLARINIZI ANLAŞMALI SAĞLIK KURULUŞLARINDA GERÇEKLEŞTİRMEKTEYİZ.

Op. Dr. Atıl AKTAŞJinekolog
Kadın Doğum Uzmanı
+90534 722 31 22